TÜRKİYE DE EKONOMİK GELİŞMELER
23 mart 2008
Hürriyet
Döviz rezervi 58.3 milyar dolara yükseldi
Merkez Bankası’nın döviz rezervi geçen hafta 160 milyon dolarlık artışla 58 milyar 284 milyon dolara çıkarken, döviz pozisyonundaki fazlası 31 milyon dolarlık gerilemeyle 23.3 milyar dolara düştü.
Geçen yılın sonunda 50 milyar 518 milyon dolar düzeyinde bulunan Merkez Bankası’nın döviz rezervinde 2.5 ayda 7 milyar 766 milyon dolarlık bir artış oldu. Merkez Bankası’nın altın mevcudunun 1 milyar 915 milyon dolar olan değerinde ise bir değişiklik olmadı. Altın ve döviz varlıklarının toplamından oluşan brüt rezerv ise döviz rezervindeki artışa bağlı olarak 60 milyar 39 milyon dolardan 60 milyar 199 milyon dolara çıktı.
DÖVİZ FAZLASINDA GERİLEME
Merkez Bankası’nın döviz fazlası ise geçen hafta 31 milyon dolar gerileyerek 17 Mart itibariyle 23 milyar 343 milyon dolara düştü. Bankanın döviz fazlası bir önceki hafta 23 milyar 374 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu.
Merkez Bankası’nın dış varlıkları geçen hafta 159 milyon dolarlık artışla 61 milyar 334 milyon dolardan 61 milyar 493 milyon dolara çıkarken, döviz yükümlülükleri ise 190 milyon dolar arttı. 10 Martta 37 milyar 960 milyon dolar olan döviz yükümlülükleri 17 Martta 38 milyar 343 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Milliyet
23 Mart 2008
Piyasada 'Merkez' dalgası
Merkez Bankası Başkanı'na ilişkin belirsizliğin sürmesi, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz artıracağı kaygılarının yeniden gündeme gelmesi piyasaları tedirgin etti.
FED Başkanı Ben Bernanke'nin ABD'nin beklenenden daha fazla faiz artırımı yapabileceği yönündeki sözleri gelişmekte olan piyasalardaki risk algılamasını bozuyor. Bernanke'nin açıklamalarının yanı sıra ABD çekirdek TÜFE enflasyon verisinin beklenenden yüksek çıkması, yüzde 4.66 seviyesinde bulunan ABD 10 yıllık gösterge tahvilinin faizini yüzde 4.66'ya yükseltti.
İş etiği en yüksek sektör otomotiv
Otomotiv sektörü, Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı'nın (TEDMER) 'Türk İş Gücünün İş Etiğine Yaklaşımı' araştırmasında, iş etiği en yüksek sektör olarak belirlendi.
12 ilde bin 42 kişi ile görüşülerek yapılan araştırmada, otomotiv yüzde 55 oranla, iş etiği en yüksek sektör olarak belirtildi. Otomotivi, dayanıklı tüketim maddeleri, turizm ve tekstil takip ediyor.
Etik, tercih sebebi
2002 yılındaki ilk araştırmada iş etiğine sahip olmada yüzde 12 ile en alt sıralarda olan 'hükümet', 2005 yılında yüzde 43'e çıkarak üst sıralarda yer aldı. Araştırmada, ürünlerinin fiyatlarının aynı olması koşulu ile iş etiği olan bir firmanın ürünlerini satın almayı tercih edenlerin oranı yüzde 87 olurken, maaşın aynı olması halinde iş etiği olan bir firmada çalışmayı tercih edenlerin oranı da yüzde 81 olarak belirlendi.
Sabah
23 Mart 2008
Kısa vadeli faizler değişmedi
Para Politikası Kurulu, ''karar alıcı'' olarak gerçekleştirdiği yılın üçüncü toplantısında, kısa vadeli faiz oranlarını değiştirmedi. Buna göre gecelik faiz oranı yüzde 13,50'de kaldı.
Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre, Para Politikası Kurulu, ''son dönemdeki gelişmelerin, kısa vadeli enflasyon tahminlerini olumlu etkilemekle birlikte, Enflasyon Raporu'nda ortaya konulan orta vadeli görünümü belirgin olarak değiştirmediği değerlendirmesini'' yaptı.
Açıklamada, tekstil, hazır giyim ve deri sektörlerindeki Katma Değer
Vergisi indirimi, imalat sanayiinde verimlilik artışlarının sürmesi ve petrol fiyatlarının ikincil etkilerinin sınırlı kalmaya devam etmesi gibi gelişmelerin, enflasyonu kısa vadede olumlu etkileyeceğinin öngörüldüğü belirtildi.
Açıklamada, şöyle denildi:''Bu gelişmeler ışığında, yıllık enflasyondaki düşüşün Mart ayından itibaren tekrar başlayacağı ve enflasyonun yıl sonunda nokta hedef olan yüzde 5'e yakın gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, para politikasına ilişkin belirsizlik algılamasının artma olasılığı, hizmet sektöründeki fiyat artışlarının
halen yüksek olması, talep koşullarının enflasyona verdiği desteğin azalması ve hammadde maliyetlerinin yüksek seviyelerde dalgalanmaya
devam etmesi, para politikasında temkinli yaklaşımın sürdürülmesini gerektirmektedir.Uluslararası likidite koşullarındaki gelişmeler ise yakından izlenmektedir.''
ORTA DÖNEM
Açıklamada, bugünkü bilgiler ışığında, orta dönemde politika faizlerinin yükselme olasılığı, aşağı inme ya da sabit kalma olasılığına kıyasla daha düşük olduğu vurgulanarak, ''Kısa dönemde ise sabit kalma olasılığının, geçen toplantıya göre azaldığı ifade edilebilir'' görüşüne yer verildi.Açıklamada, şöyle denildi: ''Bu politika perspektifinin, enflasyonun 2007 yılı ortalarında hedef patika ile uyumlu olmasını sağlayacağı öngörülmektedir. Diğer yandan, enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin, Para Politikası Kurulu'nun geleceğe yönelik duruşunu tekrar gözden geçirmesine neden olacağı özenle vurgulanmalıdır.''
FAİZ ORANLARI
Para Politikası Kurulu, Merkez Bankası bünyesindeki Bankalar arası Para Piyasası ve İMKB Repo-Ters Repo Pazarı'nda uygulanmakta olan kısa
Vadeli faiz oranlarının (politika faizleri) sabit tutulmasına karar verdi. Buna göre, gecelik faiz oranları kapsamında Merkez Bankası
Borçlanma faiz oranı yüzde 13,50, borç verme faiz oranı yüzde 16,50, Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalar arası Para
Piyasası'nda saat 16.00-16.30 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 9,50, borç verme faiz oranı yüzde
19,50, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan
borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 15,50 olarak uygulanmaya devam edecek. Para Politikası Kurulu değerlendirmelerinin daha geniş bir özetinin 5 işgünü içinde yayımlanacağı ifade edildi.
Para Politikası Kurulu toplantısına, Kurul Başkanı ve Merkez Bankası Başkan Vekili Erdem Başçı ile kurul üyeleri Şükrü Binay, Rifat
Günay, Fatih Özatay, Kurul üyeleri Güven Sak ve Durmuş Yılmaz katıldı.
31.03.06
Hürriyet
GELİR 5 BİN DOLARI AŞTI
Türkiye ekonomisi 2005 yılında yüzde 7.6 oranında büyüyerek 16 çeyrek dönem arka arkaya kesintisiz büyüme rekorunu kırdı. Kişi başına gelir ilk kez 5008 dolar oldu.
Dış ticarette tehlike çanları
İhracattaki artışın durup, ithalat artışının yüksek hızda devam etmesi Türkiye’yi dış ticaret dengesinde kritik noktaya doğru getirdi. Uzun bir aradan sonra ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 60’ın altına indiği bu yıl şubatta 3.9 milyar dolarlık dış ticaret açığı verilirken yılın ilk iki aylık dönemindeki açık da yüzde 44 oranında büyüyerek 7 milyar doları aştı….
Milliyet
31.03.06
2005 yılı büyüme hızı tahminleri aştı: %7.6
Büyüme, piyasa beklentilerinin üzerine çıkarak, 2005 yılında gayri safi milli hasılada (GSMH) yüzde 7,6, gayri safi yurtiçi hasılada (GSYH) ise yüzde 7,4 oldu.
Büyüme rakamları 2004 yılının tamamında GSMH'de yüzde 9,9, GSYH'de ise yüzde 8,9 seviyesinde bulunuyordu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üretim yöntemiyle hesaplanan GSMH ve harcama yöntemiyle GSYH sonuçlarını açıkladı.
Buna göre, geçen yılın son çeyreğinde ise GSMH artışı yüzde 10,2, GSYİH artışı da yüzde 9,5 oldu.
GSMH 300 MİLYAR DOLARI AŞTI
Geçen yıl Türkiye'nin GSMH'si cari fiyatlarla 360 milyar 876 milyon doları, GSYH'si de 361 milyar 470 milyon doları bularak rekor kırdı.
2004 yılında GSMH 299 milyar 475 milyon dolar, GSYH de 300 milyar 578 milyon dolar seviyesindeydi.
SON ÇEYREK ARTIŞI TETİKLEDİ
2005 yılının son çeyreğinde, yüzde 10.2 ile "beklentilerin çok üzerinde" gerçekleşen büyüme, 2005 büyümesini yukarı çekti.
Sonuçta 2005 yılı büyümesi, yüzde 5'lik hedefi yarı katlayarak, bir başka deyişle "yüzde 52" üzerinde, yüzde 7,6 olarak gerçekleşti.
Türkiye'de kişi başına milli gelir de geçen yıl rekor kırarak 5 bin doların üzerine çıktı.
2004 yılında 4 bin 172 dolar seviyesinde bulunan kişi başına gayri safi milli hasıla (GSMH) geçen yıl 5 bin 8 dolara yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üretim yöntemiyle hesaplanan GSMH ve harcama yöntemiyle GSYH sonuçlarını açıkladı.
Buna göre, cari fiyatlarla kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla da (GSYH) 4 bin 187 dolardan 5 bin 16 dolara çıktı.
Böylelikle, geçen yıl bir önceki yıla göre kişi başına GSMH 836 dolar, kişi başına GSYH de 829 dolar artmış oldu.
DEVLET SON ÇEYREKTE HARCAMA YAPMADI
Sabit fiyatlarla, 2005 yılında devletin harcamaları yüzde 2,4, özel tüketim harcamaları da yüzde 8,8 oranında arttı. Gayri safi sabit sermaye oluşumunda artış yüzde 24,2'yi bulurken, mal ve hizmet ihracatı yüzde 7,4, mal ve hizmet ithalatı yüzde 10,9 oranında arttı.
2005'de iki dönem artarda tüketimini azaltan devlet, yılın son çeyreğinde harcama yapmadı.
Bu dönemde özel nihai tüketim harcamaları yüzde 16,7, gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 33, mal ve hizmet ihracatı yüzde 10,9, mal ve hizmet ithalatı ise yüzde 15,3 oranında arttı.
İNŞAAT YÜZDE 21,5 BÜYÜDÜ
Geçen yıl sektörsel bazda en yüksek büyüme, sabit fiyatlarla yüzde 21,5 ile inşaatta yaşandı.
Yılın tamamında tarım yüzde 5,6, sanayi yüzde 6,5, ticaret sektörü de yüzde 7,4 büyüdü.
Büyüme ulaştırma haberleşmede yüzde 8,8, konut sahipliğinde yüzde 1,5, serbest meslek ve hizmetlerde yüzde 7,4, devlet hizmetlerinde yüzde 0,8, ithalat vergisinde yüzde 12,2 oldu.
Geçen yıl mali kuruluşlar ve kar amacı olmayan kuruluşlarda ise yüzde 0,2'şer küçülme görüldü.
SON ÇEYREKTE EN YÜKSEK ARTIŞ İTHALAT VERGİSİNDE
Geçen yılın son çeyreğinde ise sektörsel bazda en yüksek artış yüzde 16,2 ile ithalat vergisinde oldu.
Son çeyrekte, tarım yüzde 0,1 ve mali kuruluşlar yüzde 1,2 daralırken, sanayi yüzde 10,1, inşaat yüzde 14,8, ticaret sektöründe de yüzde 9,9 oranında büyüme yaşandı.
Bu arada 2005 yılı GSMH rakamının, GSYH rakamının altında kalması, net dış âlem faktör gelirlerinin (işçi dövizleri, yurtdışından elde edilen müteşebbis gelirleri, yurtdışından elde edilen kar transferleri, yurtdışı mali yatırımlardan elde edilen temettü gelirleri) bu dönem negatif (-) sonuç vermesinden kaynaklandı.
Gayri Safi Milli Hâsıla, Gayrisafi yurtiçi hâsıla + net dış âlem faktör gelirlerinin toplamından oluşuyor. Buna göre Net dış âlem faktör gelirleri bu dönem eksi gerçekleşince, GSMH tutarı GSYH tutarının altında kalmış oldu.
TARIM SEKTÖRÜ
Tarım sektöründe son iki yıldır gözlenen artışların, sektörün mevsimselliğinin önemli ölçüde azaldığını gösterdiğini bildiren Bakan Babacan, bunun da hububat sektöründe gözlenen istikrarlı artışlar ile özellikle 2005 yılında meyve ve sebze üretimindeki olumlu performanstan kaynaklandığını belirtti.
Böylece tarım sektörünün katma değeri istikrar kazanarak büyümeye olumlu katkıda bulunduğunu ifade eden Bakan Babacan, 2005 yılı büyüme oranlarının, Türkiye ekonomisinin istikrar ve güven ortamı içinde çok sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuştuğunu bir kez daha teyid ettiğini vurguladı. Babacan, şöyle devam etti:
''Bugün artık Türkiye ekonomisi, dünyanın en hızlı ve en sağlıklı büyüyen ekonomileri arasında yerini aldı. Türkiye'nin ekonomik bir küresel güç haline dönüştüğünü söylemek artık hayal olmaktan çıkmış, somutlaşmaya başladı.
Türkiye ekonomisi artık geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak düzeyde yeni bir sürece girdi. Bu yeni süreç, istihdamdan gelir dağılımına, üretimden ihracata kadar her alanı etkileyecek düzeye ulaştı.
Üç buçuk yıl gibi kısa bir süre içinde elde edilen bu performans, önümüzdeki dönemde mevcut sorunların çözümüne de katkı sağlayacak.''
''SON 3.5 YILDA GÖRÜLMEMİŞ FIRSAT YAKALANDI''
Türkiye'nin son 3.5 yıl içinde, tarihinde görülmemiş bir fırsat yakaladığını belirten Bakan Babacan, istikrar ve güven ortamının oluşturduğu bu fırsatın, makroekonomik göstergelerle sağlamlaştırıldığını bildirdi Hükümetin, bu eşsiz fırsat ortamının kaçırılmaması, heba edilmemesi için, bugüne kadar gösterdiği kararlılık ve duyarlılığı devam ettireceğini ifade eden Bakan Babacan, üç buçuk yıl önce hayal gibi görünen kişi başına 5 bin dolar milli gelirin bugün aşıldığını kaydetti.
Türkiye'nin 10 bin dolar, 15 bin dolar seviyesini aşmaması için hiç bir neden bulunmadığını bildiren Bakan Babacan, ''bu hedeflerin de yakalanması için hükümetimiz, para politikaları ve mali disiplinden taviz vermeyecek, Türkiye'yi yeni rekorlarla, tarihi başarılarla buluşturmaya devam edecek'' dedi.
02 Nisan 2008 Pazar
Hürriyet
Yıllık Enflasyon
|
|
Tükeci Fiyatları
|
|
Üretici
|
Ay/Yıl
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
Ocak
|
9.23
|
7.93
|
|
|
|
10.70
|
5.11
|
|
|
Şubat
|
8.69
|
8.15
|
|
|
|
10.58
|
5.26
|
|
|
Mart
|
7.94
|
|
|
|
|
11.33
|
|
|
|
Nisan
|
8.18
|
|
|
|
|
10.17
|
|
|
|
Mayıs
|
8.70
|
|
|
|
|
5.59
|
|
|
|
Haz.
|
8.95
|
|
|
|
|
4.25
|
|
|
|
Tem.
|
7.82
|
|
|
|
|
4.26
|
|
|
|
Ağust.
|
7.91
|
|
|
|
|
4.32
|
|
|
|
Eylül
|
7.99
|
|
|
|
|
4.38
|
|
|
|
Ekim
|
7.52
|
|
|
|
|
2.57
|
|
|
|
Kasım
|
7.61
|
|
|
|
|
1.60
|
|
|
|
Aralık
|
7.72
|
|
|
|
|
2.66
|
|
|
|
|
|
Aylık Enflasyon
|
|
Tüketici Fiyatları
|
|
Üretici
|
Ay/Yıl
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
Ocak
|
0.55
|
0.75
|
|
|
|
-0.41
|
1.96
|
|
|
Şubat
|
0.02
|
0.22
|
|
|
|
0.11
|
0.26
|
|
|
Mart
|
0.26
|
|
|
|
|
1.26
|
|
|
|
Nisan
|
0.71
|
|
|
|
|
1.21
|
|
|
|
Mayıs
|
0.92
|
|
|
|
|
0.20
|
|
|
|
Haz.
|
0.10
|
|
|
|
|
-0.48
|
|
|
|
Tem.
|
-0.57
|
|
|
|
|
-0.74
|
|
|
|
Ağust.
|
0.85
|
|
|
|
|
1.04
|
|
|
|
Eylül
|
1.02
|
|
|
|
|
0.78
|
|
|
|
Ekim
|
1.79
|
|
|
|
|
0.68
|
|
|
|
Kasım
|
1.4
|
|
|
|
|
-0.95
|
|
|
|
Aralık
|
0.42
|
|
|
|
|
-0.04
|
|
|
|
16 Nisan 2008
Hürriyet
Faiz inmezse cari açık frenlenemez
MÜSTAKİL Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Bolat, Merkez Bankası’nın faiz politikasını eleştirerek, "Merkez Bankası’nın yüksek faizdeki ısrarı nedeniyle cari işlemler açığındaki büyük artışlar frenlenemiyor. Dış ticaret ve cari açığın azaltılması için ihracat sektörlerindeki verimlilik artışı devam etmeli. Bu konuda Merkez Bankası’nın aşırı temkinli yüksek faiz politikası yerine, tedrici indirimlere devam etmesi de önemli etken olacak" dedi. Türkiye’de 2.7 milyon işsize iş bulmak gerektiğini söyleyen Bolat, meslek eğitimin önündeki en büyük engelin de YÖK olduğunu savundu. Bolat, Çin malları ithalatındaki artışa değinerek, kamu kurumu ve belediyelerin ihale ve alımlarında Çin ve Uzakdoğu’dan ithal edilen malların kullanılmasını eleştirdi.
16 Nisan 2008
Milliyet
Erdoğan’dan IMF çıkışı: Bekâra karı boşamak kolay
Başbakan Tayyip Erdoğan, ’Hükümeti IMF’nin yönettiği’ yolundaki eleştirilere sert yanıt vererek ’Bekâra karı boşamak kolay’ dedi. Daha önceki hükümetlerin de IMF ile masaya oturduklarını belirten Erdoğan, "IMF deyip geçemezsiniz. Çünkü şu an dünyanın bir kredi kuruluşudur. Bunu yok farz edemezsiniz. Her an bu dostluğunuz devam edecek. Yani ’Ben kapıyı kapattım’ diyemezsiniz. Bizdekilerin çoğunun bu dünyadan haberi yok. Bekâra karı boşamak kolaydır" diye konuştu.
BORÇ 13 MİLYAR DOLAR: Erdoğan, partisinin Sakarya 2. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada da IMF ile ilgili eleştirilere değinerek şunları söyledi: "Çıkıp konuşuyorlar IMF, IMF diye. Bu ülke, IMF ile ne zaman tanıştı. Türkiye IMF’nin 29 kurucu ortağından bir tanesidir. Sanki IMF ile ben ilk defa ortak oluyorum, tanışıyorum. Bizden önceki hükümetlerin hepsinin de bunların altında imzaları var. Hepsi de masaya oturdular. Şimdi diyorlar ki, ’Bu hükümet IMF tarafından yönetiliyor’. Onu gel külahıma anlat. Göreve geldik, 24 milyar dolar Türkiye’nin IMF’ye borcu vardı. Açsınlar simdi bütün defterleri ne kadar borcu var. Şimdi Türkiye’nin borcu 13 milyar dolar. 11 Milyar dolar IMF’ye ödendi"
ZEMİN HAZIR, TEMEL ATILDI: Erdoğan: "Türkiye’de zemin hazırlanmış, temel atılmış, artık bina sağlam bir temel üzerinde yükselmeye başlamıştır. Enflasyon yüzde 70’ten yüzde 60’a düşerse, buna hep birlikte seviniyorduk. Şimdi, 7.7. Bu ne zaman 7.5’e, 7’ye düşecek bunu konuşuyoruz. Enflasyon ’binde 2 mi, binde 3 mü arttı?’, bunu takip ediyoruz."
KENDİMİZLE YARIŞIYORUZ: Türkiye’nin ihracatta, büyümede, özelleştirmede, borç gerçekleşmelerinde, uluslararası doğrudan yatırımlarda kendi ile yarışır hale geldiğini belirten Erdoğan, 20–25 milyar dolarlık ihracat rakamından 73 milyar dolara ulaşıldığını, şimdi hedefin daha da ileriye gitmek olduğunu söyledi. "Şimdi kendi rekorlarımızı kırmanın gayreti içindeyiz" diyen Erdoğan, 2 bin 500 dolar olan milli geliri 2005 yılı sonu itibarıyla 5 bin 8 dolara çıkardıklarını anlattı. Erdoğan, satın alma paritesinde ise 8 bin 435 doların yakalandığını ifade etti.
Söğüşleyenlere direndik Merkez’e bereket geldi
BAŞBAKAN Erdoğan, göreve geldiklerinde Merkez Bankası’nın kasasında 20 milyar dolar bulunduğunu belirterek, "Şimdi 58 milyar dolar var. Ülkeyi söğüşleyenlerin karşısında direnen bir hükümet olduğu için Merkez Bankası bereketli bir hale geldi" dedi. Erdoğan, "Göreve geldiğimizde Merkez Bankası’nın kasasında 20 milyar dolar vardı. Bunun 16 milyar doları işçi döviziydi, 1 milyar doları IMF borcuydu. Şimdi Merkez Bankası’nın kasasında 58 milyar dolar var. İşçi dövizi 17 milyar dolar. 41 milyar doları Merkez Bankası’na ait. Ulusal bankalarda da 28 milyar dolar var. Ülkeyi söğüşleyenlerin karşısında direnen bir hükümet, bir yönetim anlayışı olduğu için bugün Merkez Bankası bereketli hale geldi" diye konuştu.
17 Nisan 06
Hürriyet
Sıcak para martta azaldı
Döviz kurlarındaki düşüş ve hisse senedi fiyatlarındaki hızlı artış yüzünden Şubatta 67.2 milyar dolara kadar "şişerek" ekonomideki stresi artıran yabancı kaynaklı sıcak para stoku, Martta 61.9 milyar dolara kadar gerileyerek stres boşalttı.
Merkez Bankası, BDDK ve Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerinden yapılan belirlemelere göre Türkiye’deki yabancılara ait sıcak para stokunda Martta 5 milyar 315 milyon dolarlık bir azalış yaşandı. Bu azalışla birlikte yabancıların Türkiye’deki portföyünün toplam tutarı (yabancı kaynaklı sıcak para stoku) 61 milyar 904 milyon dolara geriledi.
İKİ AYDA 9 MİLYAR DOLAR ŞİŞMİŞTİ
Sıcak para stoku geçen yılsonunda 58 milyar 59 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu. Ocakta 5 milyar 695 milyon dolar artarak 63 milyar 754 milyon dolara, şubatta ise 3 milyar 464 milyon dolar artarak 67 milyar 218 milyon dolara yükselen sıcak para stokunda iki ayda toplam 9 milyar 159 milyon dolarlık bir büyüme yaşanmıştı.
Oysa yabancı yatırımcılar ocak-şubat döneminde, Türkiye’ye 664 milyon doları hisse senedi, 1.1 milyar doları Hazine iç borçlanma kağıdı, 210 milyon doları da mevduat olmak üzere toplam 1 milyar 942 milyon dolarlık net sıcak para getirmişti. Bu düzeydeki bir girişe karşılık sıcak para stokunda iki ayda 9 milyar dolardan fazla bir büyüme yaşanması, dolar kurundaki düşüşün devam etmesi ve hisse senedi fiyatlarındaki artışın sürmesinden kaynaklanmıştı.
STRES BOŞALTTI
Uluslararası piyasalardaki gelişmelerin yanı sıra merkez Bankası başkanlığı seçimiyle ilgili olumsuz gelişmeler, IMF’den KDV indirimi ve memurlara yapılan ek zamlarla ilgili olarak gelen uyarılar martta İMKB’de hisse senedi fiyatlarının yüzde 8.73 oranında düşmesine, dolar kurunun ise yüzde 2.73 oranında artmasına yol açmıştı.
Bu iki gelişme mart ayında ilk iki ayın aksine yabancıların Türkiye’deki portföyünde 5 milyar 315 milyon dolarlık bir azalış kaydedilmesine yol açtı. Bu azalış sıcak para çıkışından değil, tümüyle dolar kurundaki yükseliş ve hisse senedi fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandı. Böylece ilk iki ayda sıcak para stokunda kaydedilen 9 milyar doların üzerindeki "şişmenin" bir kısmı martta indi.
HİSSE SENETLERİ 37,1 MİLYARA İNDİ
Martta yabancıların İMKB’deki hisse senedi portföylerinin toplam değeri 5 milyar 345 milyon dolarlık azalmayla 37 milyar 139 milyon dolara geriledi. Yabancıların Hazine iç borçlanma kâğıtları portföyü ise 14 milyon dolarlık bir artışla 21 milyar 427 milyon dolara çıktı. Bu kapsamda YTL cinsinden DİBS’ler 118 milyon dolarlık artışla 18 milyar 813 milyon dolara çıkarken, yabancı para cinsinden DİBS’ler ise 2 milyar 613 milyon dolara indi.
Yabancıların mevduatlarında da fazla bir değişiklik yaşanmadı. Şubatta 3 milyar 313 milyon dolar olan bankalardaki yabancılara ait mevduatlar, Martta 3 milyar 338 milyon dolara yükseldi.
SON BİR YILLIK ARTIŞ
Türkiye’nin önemli miktarda yabancı portföy yatırımı aldığı son bir yıllık dönemde ise sıcak para stokunda toplam 27 milyar 675 milyon dolarlık artış gözlendi. Bu artışın 21 milyar dolarlık kısmı hisse senetleri portföyündeki artıştan kaynaklandı. 6 milyar 583 milyon doları ise iç borçlanma kâğıtlarındaki artıştan oluştu. Mevduat ise 92 milyon dolar arttı.
17.04.06
Sabah
Yüksek ABD faizini ancak doğrudan sermaye törpüler
Petrol, enflasyon derken ABD'de 10 yıllık faizin yüzde 5'i geçmesi, kısa vadede Türkiye'nin işini zorlaştırıyor. Bu olumsuzluğun piyasalara ve ekonomiye yansımasını ancak doğrudan yabancı sermaye yatırımları törpüleyebilir
ABD'de artan istihdamın büyümenin güçlü seyrettiğine yorumlanması, İran ile Batı dünyasının nükleer krizinin tırmanması ile petrol fiyatlarının yeniden 70 dolara yükselmesi ve bunun enflasyonda yaratabileceği artış korkusu, emtia fiyatlarında yaşanan rekor yükselişler sonunda yapacağını yaptı. Geçen haftanın en önemli gelişmesi ABD'nin 10 yıllık tahvil faizlerinin yükselerek 4 yılın ardından yeniden yüzde 5 sınırını geçmesiydi. 10 yıllık tahvil faizinin artması, küresel sermayeyi Amerika'ya çekmesi ve gelişmekte olan ülkelere gidecek sermayeyi azaltması bakımından önemli. Bu nedenle 10 yıllık faizlerin psikolojik sınırı geçmesinin etkileri piyasalara yansımaya başladı. Hatta faizlerde bir gevşeme olmaz ve yüzde 5'in üzerinde kalmaya devam ederse, bunun olumsuz etkileri de görülmeye devam edebilir. Şimdi tek umut yükselen faiz oranlarının ABD'ye daha fazla sermayeyi çekmesi ve bunun bir sonucu olarak faizlerin gevşemesinde. ABD faizinin artmasıyla Türkiye'de hisse senetleri ve eurobondlar değer kaybetti, faizler ile döviz kuru yükseldi. Portföy yatırımları hız keserken fırsatını bulan da ülkeden çıkmak istiyor.
Yabancıların tavrı
Bu konuda elimizde sadece hisse senedi piyasasına yönelik göstergeler var. Borsada yabancı payı yüzde 67.82'yi bulmuşken son hafta itibariyle yüzde 65.28'e indi. Ortalama 42 milyar dolarlık bir portföyün yüzde 2.54'ü 1 milyar dolara yaklaşıyor. Yani borsada yabancı satışları yaklaşık bu kadar. Mart başından bu yana borsa yüzde 17, eurobondlar yüzde 6 değer yitirmiş durumda.
Kısa vadede durum
Küresel likidite bolluğunun azaltılma kararı yanında faiz oranlarının yükselmesi, gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye'ye yönelik portföy yatırımlarının hız kesmesini beraberinde getiriyor. Finansal piyasalar son 1,5 aydır bunun etkileriyle dalgalanıyor. Bu anlamda kısa vadede Türkiye'nin işi kolay değil. En azından geçmiş üç yılda olduğu gibi, kolay değil.
Uzun vadede durum
Ancak uzun vadeli eğilimlerde ve yatırımlarda henüz bir değişme yok. Türkiye'ye uzun vadeli bakış açısını en iyi yansıtan doğrudan yabancı sermaye yatırımları. Finansbank'ın satışı yanında bazı bankalarda görüşmelerin sürmesi, son olarak Tekel'in içki bölümünü devralan Mey İçki'nin ABD'lilere satışı, yaşanan finansal türbülansların doğrudan yatırımları şimdilik etkilemediğini gösteriyor. Türkiye'ye uzun vadeli bu yaklaşım, doğrudan sermaye girişinin devam etmesi, kısa vadeli kötümserliği ve portföy yatırımlarının olumsuz etkilenmesini törpüleyecek, dengeleyecek en önemli gelişme olarak ortaya çıkıyor. Doğrudan sermayenin ilgisinin sürmesi de, her şeyden önce ekonomideki istikrarın devamına ve Türkiye'nin AB yolundaki ilerlemesine bağlı. Bu iki konuda da, hükümetin yapabilecekleri var. Yoksa küresel hareketler karşısında, seçim belirsizliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda yapılabilecekler çok kısıtlı. Kısa vadeyi kurtarmanın yolu galiba uzun vadeyi kurtarmaktan geçiyor.
Sonuç
"Güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da göremezsin " Tagore
Türkiye 43,1 milyar dolarlık açığıyla dünya 4'üncüsü oldu
Dünyada geçen yıl 10 trilyon 753 milyar dolarlık ithalat yapılırken Türkiye, 2005'te verdiği 43,1 milyar dolarlık açıkla ABD, Fransa ve İspanya'nın ardından yine 4'üncü sırada yer aldı
Dünya ithalatı 2005'te yüzde 13,2 artarak 11 trilyon dolara yaklaşırken dış ticaret açığında 43,1 milyar dolarla rekor kıran Türkiye, bu rakamla ABD, İngiltere ve İspanya'dan sonra 2004'teki gibi en yüksek dış ticaret açığı veren 4'üncü ülke oldu. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) verilerinden yapılan hesaplamaya göre, 2005 yılında dünyada ihracat yüzde 13,5 artışla 10 trilyon 393 milyar dolara, ithalat ise yüzde 13,2 artarak 10 trilyon 753 milyar dolara yükseldi. DTÖ, 2004 yılında dünya ihracatını 9 milyar 153 milyon dolar, ithalatını ise 9 milyar 495 milyon dolar olarak açıklamıştı. Dış ticaret hacmi ise 18,7 trilyon dolardan 21,2 trilyon dolara ulaştı. 2005'teki ithalat ve ihracat yükselişinden en kârlı çıkan ülkeler Çin ve Almanya olduğu görülüyor. Verilere göre, dünyanın en büyük ihracatçısı olan Almanya 2005 yılında dış satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 6,4 artırarak 971 milyar dolara çıkardı ve ihracat şampiyonu unvanını korudu. Almanya'yı 904 milyar dolarlık ihracatla ABD izledi. 2004'te 818,8 milyar dolar ihracat yapan ABD'nin dış satışları yüzde 10,2 arttı.
ÇİN PATLAMA YAPTI
Dünyaya en büyük satış yapan üçüncü ülke ise tekstil ihracatının 2005 başında serbestleşmesiyle büyük bir patlama yapan Çin oldu. 2004'te 593,3 milyar dolarlık ihracat yapan Çin'in ihracatı geçen yıl yüzde 28,4 artarak 762 milyar dolara tırmandı. Bu artışla birlikte 2004'te 32 milyar dolarlık fazla veren Çin, geçen yıl bu rakamı 3 kat artırarak 102 milyar dolara çıkardı. Verilere göre ithalatta ilk 3 sıra yine aynı ülkeler oldu. Dünyanın en büyük dış ticaret açığını veren ABD, 1 trilyon 733 milyar dolarlık ithalatla 2005'te de ilk sırada yer aldı. 2004'te 707 milyar dolarlık dış ticaret açığı veren ABD'nin açık rakamı geçen yıl 829 milyar dolara tırmandı. ABD'yi 774 milyar dolarlık ithalatla Almanya, 660 milyar dolarlık ithalat ile Çin izledi. Ancak ABD'nin aksine bu iki ülke 2005'i dış ticaret fazlasıyla tamamladı. Almanya'nın 2005'te dış ticaret fazlası 197 milyar dolar oldu. Dış ticaret fazlasında dikkat çeken bir başka ülke ise yüksek doğalgaz rezervlerini çevre ülkelerine ihraç eden Rusya oldu. 2004'te 87,2 milyar dolar fazla veren Rusya 2005'i 119,9 milyar dolarlık fazlayla kapattı ve Almanya'dan sonra en yüksek dış ticaret fazlası veren ikinci ülke oldu. Fazla veren ülkeler sıralamasında Japonya 79 milyar dolarla 4'üncü olurken Hollanda 40.7 milyar dolarla 5'inci, Türkiye ile karşılaştırılan Brezilya 40.7 milyar dolarla 6'ncı sırada yer aldı. Bu ülkeleri Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur ve Malezya takip etti.
18.04.06
Hürriyet
MERKEZ BANKASININ YENİ BAŞKANI
Cumhurbaşkanı Sezer'in bugün atama kararnamesini onayladığı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın içinden bir isim.
Bankaya yakın çevreler Durmuş Yılmaz'ı, "böyle bir ortamda Merkez Bankası Başkanlığına atanabilecek en iyi isim" olarak değerlendirdiler. Bir eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, Süreyya Serdengeçti’nin Piyasalar Genel Müdürlüğü döneminde Durmuş Yılmaz’ı "iyi bir teknisyen" olduğu için özellikle Genel Müdür Yardımcılığına seçtiğini vurguladı.
Merkez Bankası'na AKP'nin ilk atadığı Banka Meclisi üyesi olan Yılmaz, aynı zamanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İngiltere'nin Exeter Üniversitesi'nden de yakın arkadaşı.
18 Nisan 2006 / Salı
Sabah
Petrol 72 doları gördü...
İran'ın nükleer programı yüzünden Batı ile girdiği gerginliğin yarattığı kaygılarla petrolün varil fiyatı 72 doları aşarak yeni bir rekor kırdı.
Londra piyasasında Brent petrolünün varil fiyatı gün içinde düne göre 74 sent artarak 72,20 dolara kadar çıktı. Bu noktada zirvesine çıkan fiyat, öğleden sonra biraz gerilediyse de Brent petrolünün varili 71,88 dolarla hala yüksek bir seviyede bulunuyor.
ABD hafif (Batı Teksas) petrolünün Mayıs teslimi varil fiyatı da de yine bir rekor olan 70,88 doları gördükten sonra 70,74 dolar seviyesinde seyrediyor.
18.04.06
Milliyet
Hükümet, Türkiye'nin ilk nükleer santrali için yer belirleyip 'model' tartışması başlatırken, akademik çevrelerden, nükleer enerjinin tahribat, maliyet ve güvenlik riskleri nedeniyle terk edilmeye başlanan bir enerji olduğu uyarısı geldi. Uzmanlar, Almanya'nın Türkiye’nin Kurulu gücünün yaklaşık yarısı kadar enerjiyi yalnızca rüzgârdan elde ettiğini belirterek, "Almanya Türkiye'nin yarısı kadar rüzgâr alıyor. Elektriğimizin tümünü, daha ucuza rüzgârdan elde edebiliriz' diyor
'Nükleerin maliyeti çok yüksek Almanya santral söküyor'
Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar
Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, nükleer santrallerin ilk kurulumdan kapatılmasına kadar büyük masrafları olduğunu belirterek, "Beşikten mezara maliyeti var" dedi.
Uyar, Almanya'nın nükleer santrallerini 2017'ye kadar kapatma kararı verdiğini, ABD'de ise 1978'den beri nükleer santral siparişi alınmadığını söyledi.
Dünyanın rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerjilere odaklandığını belirten Uyar, "Tanesi 5 milyon dolara mal olan bir rüzgâr türbini 20 bin kişiye elektrik sağlayabiliyor. Bizim toplam kurulu gücümüz 38 bin megavat. Bize göre yüzde 50 daha az rüzgârlı olan Almanya ise 20 bin megavatlık rüzgâr santrali kurdu. Elektriğimizin tamamını rüzgârdan sağlayabiliriz" dedi.
Çatılar pille kaplı
Uyar, 1000 megavatlık rüzgâr enerjisinin 1 milyar dolara mal olduğunu, 1000 megavatlık nükleer enerjinin ilk yatırımı için bile 3 milyar Euro gibi rakamların telaffuz edildiğini de hatırlattı. Almanya'da 500 bin çatının güneş pilleriyle kaplı olduğunu da kaydeden Uyar, "Bunu yapana 55 sent veriyorlar. Biz aynı etkiyi 20 sente sağlayabiliriz. 5 milyon konutun tüm elektriğini böyle üretebiliriz" dedi.
'Nükleer atıktan kurtulmak için uzaya yollamaya kalktılar'
Prof. Dr. İlhan Talınlı
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı, "Dünya, hem çevre, hem de bağımsızlık açısından yenilenebilir enerjiye doğru giderken, kapatılan nükleer santrallerin bizde kurulmasına yönelik baskılar var" dedi.
Okyanusa gömüldü
Talınlı, yaklaşık 2 bin 600 ton uranyumu bulunan Türkiye'nin nükleer enerjide de dışa bağımlılığının süreceğini söyledi.
Türkiye'de 2010 yılına kadar enerji açığı gözükmediğini dile getiren Talınlı, 5 nükleer santral kurulduğu takdirde bunların tüm masraflarıyla birlikte Türkiye'ye maliyetinin 60 - 70 milyar doları bulacağını belirterek, şunları söyledi:
"Bunlar kapatıldıkları zaman da bir mezar halinde kalır. Atıkların yok edilmesi mümkün değil. ABD atıkları kurşun bloklarla okyanus diplerine gömdü. Atıklar İsviçre'nin granit kayaları içine de yerleştirildi. Bir ara uzaya da yollamayı düşündüler ama uzay aracı patlayabilir endişesiyle gönderilmedi. ABD ve Almanya gibi birçok ülke nükleer santrallerini kapatırken, bunlar gelişmekte olan ülkelere satılmaya çalışılıyor."
Sermaye tabana yayılamadı
En önemli gerekçelerinden biri 'sermayeyi tabana yaymak' olarak gösterilen özelleştirmelerde, 'taban' unutuldu. 1986'dan bu yana tamamlanan 25 milyar dolarlık özelleştirme içerisinde halka arzın payı yüzde 12.5'te kaldı.
Türkiye'de 9 milyar 437 milyon doları 1986–1994 yılları arasında, 8 milyar 215 milyon doları 2005'te ve 7 milyar 344 milyon doları da bu yılın ilk üç aylık döneminde olmak üzere, toplam 24 milyar 997 milyon dolarlık özelleştirme yapıldı.
Bu rakamın 17.9 milyar dolarla yüzde 71.6'sını blok satışlar oluşturdu.
Çin'den yapılan ithalat yüzde 71.1 oranında arttı
Türkiye, Çin'den iki ayda ayakkabıdan, seyahat eşyasına, hazır giyimden dokumacılık ürünlerine kadar 1 milyar 283 milyon dolar değerinde mal aldı. Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye'nin 2006 yılının ocak-şubat dönemine ilişkin ülkeler bazında ihracat ve ithalatıyla ilgili bilgileri açıkladı.
Buna göre, ocak - şubat döneminde Çin'den yapılan ithalat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 71.1 oranında artarak 750.1 milyon dolardan 1 milyar 283 milyon dolara çıktı.
Söz konusu iki aylık dönemde Çin'e yapılan ihracat ise yüzde 22.1 oranında artarak 37.3 milyon dolara ulaştı. Geçen yılın aynı döneminde ise Türkiye, Çin'e 30.5 milyon dolar değerinde mal satmıştı.
Türkiye'nin Çin'den yaptığı ithalatın yüzde 94.2'yle büyük bölümünü sanayi ürünleri ithalatının oluşturduğu belirlendi.
Kamu borç stoku yüzde 55.8'e geriledi.
Yüksek oranlı faiz dışı fazla, dövizde geçen yıl yaşanan düşüş, IMF'ye yapılan net geri ödemeler ve ekonomideki büyüme Türkiye'yi 2001 krizinde yediği yüksek borçululuk damgasından kurtardı.
Kamu net borç stokunun 2004'te yüzde 63.5 olan milli gelire oranı geçen yıl 7.7 puanlık bir düşüşle yüzde 55.8'e geriledi. Borçluluk oranındaki bu düşüş dış borçlardan kaynaklandı. Hem IMF'ye yapılan geri ödemeler hem de döviz kurundaki düşüş dış borçların milli gelire oranını yüzde 17.5'ten yüzde 8.5'e düşürdü. Net iç borcun milli gelire oranı ise 1.4 puan artarak yüzde 47.3 oldu.
20 Nisan 2006
Hürriyet
DÖVİZ REZERVİNDE 60.4 MİLYAR DOLARLIK REKOR
Merkez Bankası’nın döviz rezervi geçen hafta 1.5 milyar dolara yakın bir artışla ilk kez 60 milyar doları aşarak rekor kırdı. Yıl başından bu yana rezervini 9.9 milyar dolar artıran Banka'nın döviz fazlası da 23.9 milyar dolara ulaştı.
Merkez Bankası’nın verilerine göre döviz rezervi 7-14 Nisan günleri arasında toplam 1 milyar 490 milyon dolarlık bir büyüme kaydetti. Büyük bir bölümünün Özelleştirme İdaresi’nin özelleştirme gelirlerinden Hazine hesaplarına yaptığı aktarmadan kaynaklandığı belirtilen bu büyümeyle döviz rezervi 60 milyar 371 milyon dolara kadar yükseldi. Bankanın altın fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak 2 milyar 176 milyon dolara kadar yükselen altın mevcutlarında geçen hafta bir değişiklik olmadı. Altın ve döviz rezervinin toplamından oluşan brüt rezerv ise 62 milyar 547 milyon dolara kadar çıktı.
Döviz rezervi yıl başından 14 Nisan’a kadar olan dönemde toplam 9 milyar 853 milyon dolar, altın mevcutlarının değeri ise 261 milyon dolar arttı. Böylece brüt rezervde yıl başından bu yana 10 milyar 114 milyon dolarlık artış kaydedildi. 2005 yılı sonunda Merkez Bankası 50 milyar 518 milyon doları döviz, 1 milyar 915 milyon doları altın olmak üzere toplam 52 milyar 433 milyon dolarlık bir brüt rezerve sahip bulunuyordu.
DÖVİZ FAZLASI
Merkez Bankası’nın dış varlıkları söz konusu hafta 1 milyar 482 milyon dolarlık büyümeyle 63 milyar 843 milyon dolara yükselirken, döviz yükümlülükleri ise 1 milyar 349 milyon dolarlık artışla 39 milyar 943 milyon dolar oldu. Bankanın döviz fazlası ise 133 milyon dolarlık büyümeyle 23 milyar 900 milyon dolara ulaştı. Döviz fazlasında yıl başından bu yana toplam 8 milyar 439 milyon dolarlık büyüme kaydedildi.
TÜRKİYE 17'NCİ BÜYÜK EKONOMİ OLACAK
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) verilerine göre, Türkiye bu yıl ise Suudi Arabistan ve Belçika’yı geçecek ve 414.1 milyar dolarla dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olacak. Türkiye 2005'te 362.5 milyar dolarlık gayri safi yurt içi hasılayla 19’uncu büyük ekonomiydi.
Uluslararası Para Fonu (IMF) dünyadaki 180 ülkenin 2005 ve önceki yıllara ilişkin gayri safi yurt içi halısa (GSYİH) büyüklükleriyle 2006-2007 yıllarına ilişkin tahminlerini açıkladı.
Buna göre geçen yıl cari dolar kurlarıyla yüzde 19.8 oranında büyüyerek 362.5 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan Türkiye ekonomisi İsveç ve İsviçre’yi geride bırakarak 19’uncu oldu. Türkiye 2004 yılında 302.6 milyar dolarlık milli geliriyle 21’inci sırada yer almıştı. Türkiye’nin dolar bazında milli gelirini yüzde 19.8 oranında artırarak 362.5 milyar dolara çıkardığı 2005 yılında İsveç’in milli geliri 350.7 milyardan 358.8 milyara, İsviçre’ninki ise 322.3 milyar dolardan 346.1 milyar dolara çıktı.
IMF’nin tahminlerine göre Türkiye ekonomisi dolar bazında bu yıl ise yüzde 14’ün üzerinde büyüyerek 414.1 milyar dolarlık bir milli gelire ulaşacak. Böylece Türkiye bu yıl da iki basamak daha yükselerek 180 ülke içerisinde 17’nci büyük ekonomi haline gelecek. Türkiye’nin bu yıl Suudi Arabistan ve Belçika’yı geride bırakacağı tahmin ediliyor. Suudi Arabistan’ın bu geçen yıl 367.5 milyar dolar olan milli gelirinin gelecek yıl 360.6 milyar dolara gerileyeceği, Belçika’nın milli gelirinin ise 372.1 milyar dolardan 373.3 milyar dolara çıkacağı öngörüldü.
TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDEKİ 16 ÜLKE
2005 yılında da ABD 12 trilyon 485 milyar dolara çıkan GSYİH’siyle dünyanın en büyük ekonomisi olma konumunu sürdürürken, ABD’yi 4 trilyon 571.8 milyar dolarla Japonya, 2 trilyon 797 milyar dolarla Almanya izledi. Çin 2 trilyon 224.8 milyar dolara yükselen milli geliriyle İngiltere ve Fransa gibi ülkeleri geride bırakarak dördüncü sıraya yerleşti. İngiltere 2 trilyon 201 milyar dolara çıkan milli geliriyle beşinci, Fransa ise 2 trilyon 105 milyar dolarla altıncı oldu. Bu ülkeleri 1 trilyon 766 milyar dolarla İtalya, 1 trilyon 130 milyar dolarla geçen yıl trilyon dolarlık ekonomiler arasına katılan Kanada ve 1 trilyon 26 milyar dolarla İspanya izledi.
Milli gelir büyüklüğü açısından 2005 yılında 793 milyar dolarla Kore, 792.7 milyar dolarla Brezilya, 775 milyar dolarla Hindistan,766 milyar dolarla Rusya, 768 milyar dolarla Meksika, 708 milyar dolarla Avusturalya, 625.3 milyar dolarla Hollanda Türkiye’nin üzerinde yer aldılar.
1 TRİLYON DOLARI AŞAN EKONOMİLER
2005 yılında Kanada’nın katılımıyla birlikte trilyon dolarla ölçülebilen milli gelire sahip ülke sayısı dokuza çıktı. Bu yıl Brezilya’nın katılımıyla trilyon dolarlık ülke sayısının 10’a, gelecek yıl ise Rusya’nın katılımıyla 11’e çıkacağı tahmin ediliyor.
İlk 20 Ülkenin GSMH’si (milyar dolar)
Ülke 2004 2005 2006 2007
ABD 11.734 12.486 13.228 13.943
Japonya 4.587 4.571 4.421 4.569
Almanya 2.755 2.797 2.753 2.847
Çin 1.932 2.225 2.530 2.819
İngiltere 2.133 2.201 2.229 2.367
Fransa 2.046 2.106 2.093 2.173
İtalya 1.725 1.766 1.751 1.815
Kanada 993 1.130 1.259 1.309
İspanya 1.041 1.127 1.156 1.230
Brezilya 604 793 1.023 1.115
Rusya 591 766 900 1.047
Kore 680 793 892 949
Hindistan 666 775 850 925
Meksika 683 768 847 894
Avustralya 637 708 729 764
Hollanda 608 625 625 655
TÜRKİYE 303 362 414 447
Belçika 357 372 373 389
İsviçre 359 368 361 366
Hürriyet
23 Nisan 2006
TEDAŞ'ın özelleştirmesine Danıştay'dan onay
Danıştay 13. Dairesi, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş'nin (TEDAŞ), özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık görmedi.
TEDAŞ'ın Eskişehir-Bilecik illeri ve çevresindeki elektrik dağıtım işiyle görevlendirilen TEKTAR Elektrik Üretim ve Dağıtım Şirketi, TEDAŞ'ın, bu bölgeyi kapsayacak şekilde yeniden özelleştirme kararı alması üzerine Ankara 10. İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
TEDAŞ'ın özelleştirilmesi işlemi ve özelleştirme işlemlerinin 31 Aralık 2006'ya kadar tamamlanacağına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali istemiyle açılan dava, İdare Mahkemesi'nce reddedildi.
İdare Mahkemesi, şirket ile yapılan görevlendirmenin tek başına kesin ve nihai işlem olmadığı, davacı şirket ile görevlendirme ön koşulunun yerine getirilmesinden sonra sözleşme imzalanmadığından özelleştirilmesine karar verilen bölgeyle ilgili kazanılmış bir haktan söz edilemeyeceğini belirterek, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görmedi.
“DAĞITIMIN ÖZEL SEKTÖR ELİYLE GÖRÜLMESİ MÜMKÜN”
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Danıştay 13. Dairesi'ne geldi. Danıştay 13. Dairesi, yerel mahkemenin kararını, ek gerekçeyle onadı. Daire'nin kararında, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 4046 sayılı Kanunun birlikte değerlendirilmesinden, elektrik dağıtım faaliyetlerinin özel sektör eliyle görülmesinin mümkün olduğuna işaret edildi.
Kararda, “Yüksek Planlama Kurulu'nun Elektrik Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi'nin kabulüne ilişkin kararı çerçevesinde, elektrik enerjisinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli ve düşük maliyetle sunulması amacı doğrultusunda TEDAŞ'ın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık olmadığı” belirtildi. Daire, bu nedenle yerel mahkemenin davanın reddi yönündeki kararını yerinde gördü.
23 Nisan 2006
Petrol 75 doları geçti, G-7 OPEC’i uyardı
PETROL fiyatları ABD’de 75 doları geçerek rekor yeniledi. New York Borsası’nda önceki gün Teksas petrolünün fiyatı 75.35 dolara fırladı. Sanayileşmiş G-7 ülkelerinin merkez bankası başkanları ise Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) üretimi artırma çağrısı yaptı. Petrolün varilinin 75 doların da üzerine çıkmasında, ABD’de petrol talebinin zirve yaptığı yaz aylarına girilecek olmasının yanısıra İran ve Nijerya’dan petrol sevkiyatının durabileceği kaygılarının da etkili olduğu belirtiliyor. İran’ın nükleer programında ısrarcı tavrına bağlı olarak ABD ile tartışma derinleştikçe, dünyanın 4’üncü büyük petrol üreticisine yaptırım uygulama olasılığını da arttığına dikkat çekiliyor. İran’a uygulanabilecek olası uluslararası bir ambargonun global petrol sevkiyatını olumsuz etkileyebileceği ve bunun da fiyatları daha da yukarılara çıkarabileceği belirtiliyor. Ayrıca Afrika’nın en büyük petrol üreticisi Nijerya’da devam eden isyancı saldırılar da global petrol arzını olumsuz etkileyen bir diğer gelişme olarak gösteriliyor. Petrol fiyatlarında devam eden tırmanışın ardından sanayileşmiş G-7 ülkelerinin merkez bankası başkanları da büyüme ve enflasyon endişelerini dile getirerek Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) "üretimi artır" çağrısı yaptı.
23 Nisan 2006 Pazar
ntvmsnbc
Türkiye’nin tarım ithalatı 6 milyar $
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Türkiye’nin 2005 yılında tarım ürünleri ihracatının 8 milyar 274 milyon dolar, ithalatının ise 6 milyar 440 milyon dolar olduğunu bildirdi.
ANKARA - Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın soru önergesine verdiği yanıtta, son beş yıl itibariyle tarımsal ürün dış ticareti dikkate alındığında, Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatçısı konumunu ağırlıklı olarak sürdürdüğünü kaydetti.
Türkiye’nin 2003’te 5 milyar 257 milyon, 2004’te 6 milyar 501 milyon, 2005’de ise 8 milyar 274 milyon dolarlık ihracat yaptığını ifade eden Bakan Eker, tarım ürünleri bazında 2003’te 5 milyar 265 milyon, 2004’te 6 milyar 59 milyon, 2005’te ise 6 milyar 440 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirildiğini belirtti.
Türkiye’nin sadece üretim açığı bulunan ve ekolojik olarak yetiştirilmesi mümkün olmayan tarım ürünlerini ithal ettiğine dikkati çeken Bakan Eker, şöyle devam etti:
“İthalatımızın bir kısmı, hammadde olarak aldığımız ve işleyerek ihraç ettiğimiz ürünlerden oluşmaktadır. Yıllar itibariyle tarım sektörünün GSMH içindeki payı giderek azalmakla birlikte halen yüzde 11 civarında seyretmekte olup, çalışan nüfusumuzun yaklaşık üçte biri bu sektörde istihdam edilmektedir.
AB sürecinde, tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, işletme ölçeklerinin büyümesi ve kırsal gelir imkanlarının çeşitlenmesi yoluyla, tarım nüfusunun toplam nüfusumuz içindeki payının nispi olarak aşağı seviyelere çekilmesi gerekmektedir.”
13 Mayıs 2006
Hürriyet
Devalüasyon bir haftada 6.4’ü buldu, Merkez ’izliyoruz’ dedi
1Bir hafta önce 1.3240’larda olan dolar dün 1.4210’a kadar çıkınca, haftalık devalüasyon yüzde 6.46’yı buldu. Bu durum piyasalarda müdahale beklentisi oluşturdu, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Gelişmeleri yakından takip ediyoruz" mesajı verdi.
YÜKSEK gelen nisan ayı enflasyonu ile başlayan yabancı çıkışına yerliler de ayak uydurunca dolar dün 1.42 YTL’ye kadar yükseldi. Böylece bir günde gerçekleşen devalüasyon (ulusal para biriminin değerinin diğer para birimleri karşısında değerinin düşürülmesi) oranı yüzde 2.70 olurken, bir haftalık devalüasyon yüzde 6.46’yı buldu. Dolardaki hızlı yükseliş piyasalarda müdahale beklentisi yaratırken, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, doların dün 1.42’yi aştığı saatlerde bir açıklama yaparak "Döviz piyasasındaki gelişmeler yakından takip ediyoruz" dedi.
MERKEZ NEREDE:
Hafta başında başlayan yabancı çıkışı dün diğer gelişmekte olan piyasalardaki çıkışla daha da hız kazanınca, para ve sermaye piyasaları haftanın en şiddetli dalgalanmasını yaşadı. Önceki gün özellikle Brezilya piyasasındaki satışlar dün yabancı çıkışının hızlanmasında önemli rol oynadı. Serbest piyasada önceki günü 1.3640 YTL’den tamamlayan dolar, dün gelen yüklü alımlarla birlikte önce 1.3920’yi, ardından hızla 1.40 YTL’yi gördü. Alımların hızla devam etmesi doları 2004 Aralık ayı seviyeleri olan 1.4210 YTL’ye taşıdı. Dolardaki hızlı yükselişle birlikte piyasalarda gözler Merkez Bankası’na çevrildi. Döviz masalarında "Merkez Bankası nerede" soruları yükselirken, saat 14.20 sıralarında Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz bir açıklama yaptı. Yılmaz, enflasyon hedeflemesinin ön koşulu olan dalgalı kur rejimi uygulamasına devam edileceğini vurgularken, "Ancak döviz piyasasındaki gelişmeler yakından takip ediyoruz" dedi. Bu açıklamanın ardından kısmen sakinleşen dolar serbest piyasada günü 1.4140 YTL’den tamamladı. Güne 1.7750 YTL’den başlayan Euro ise günü 1.8160 YTL’den kapattı.
MÜDAHALE SEVİYESİ:
Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamasından önce piyasalarda "Merkez Bankası satış müdahalesinde bulunur mu" sorusunun cevabı arandı. Bankacıların takip ettiği kur sepeti Mayıs 2004’teki Merkez Bankası satış müdahalesi seviyelerine yaklaşarak 1.6250’yi test etti. Lira kur sepeti bazında hafta başındaki 1.52 YTL seviyesine göre yüzde 6.46 değer kaybetmiş oldu. Gün sonunda gösterge kurlara göre dolar karşısında yüzde 2.62, Euro karşısında yüzde 4 gerileyen liranın 2005 yılı sonuna göre değer kaybı da dolarda yüzde 3.53, Euro’da 11.54 oldu.
DIŞARIDA DÜŞÜYOR:
Dolar içeride 17 ayın en yüksek seviyesine tırmanırken, uluslararası piyasalarda da yılın en düşük düzeyine geriledi. Dolar, ABD’nin ciddi orandaki ticaret açığı ve bunu kapatabilmek için doların değerini düşük tutmaya çalışmasının yanı sıra Avrupa ve Japonya’daki faiz artımı beklentileriyle birlikte, FED’in faiz artırımında sona gelinmiş olması nedeniyle düşmeye devam etti. Dün Euro/dolar paritesi gün içinde 1.29’a kadar çıkarken, gün sonunda 1.2880’lerde işlem gördü.
Yabancılar borsayı yüzde 4 düşürdü
DÖVİZDEKİ hızlı yükseliş İMKB’ye satış olarak yansıdı ve yabancı yatırımcı hisse senedinde de satışa geçti. İlk seansta en düşük 42.302 puanı gören endeks, 42.500 puanın üzerinde tutunma çabasında başarısız oldu ve 42.362 puandan tamamladı. Endeks 41.971 puandan yüzde 4 değer kaybıyla günü tamamladı. Bu arada borsanın iki yeni şirketi Coca-Cola İçecek ve Bank Asya işleme başlar başlamaz tavan fiyattan işlem gördü. Coca-Cola İçecek 7.35’ten başladığı işlem gününde 8.60 YTL’ye kadar yükseldi ve günü 8.05 YTL’den tamamladı. Bank Asya ise 3.86’tan başladığı andan itibaren 4.26 YTL ile tavan yaparak, bu fiyattan kapandı.
Merkez Bankası Başkanı piyasaya hangi mesajları verdi
Enflasyon hedeflemesinin ön koşulu olan dalgalı kur rejimi uygulamasına devam edilecek. Ancak döviz piyasasındaki gelişmeler yakından takip ediliyor.
Ekonomik program çerçevesinde ekonominin makro ekonomik temellerinde bir bozulma görülmedi. Ancak fiyat istikrarı tam olarak sağlanamadı.
Düşen enflasyon süreci ortamı devam ediyor. Dolayısıyla programdan sapma olmadan, uygulamaların aynı kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor.
Mevcut veriler orta vadeli bir perspektifle değerlendiriliyor. Nisan enflasyonu bekleyişlerin üzerinde gerçeklese de, orta vedeli perspektifimizi değiştirecek nitelikte değil.
Temel görevimiz, fiyat istikrarını sağlamak ve korumak. Bu amaç doğrultusunda, enflasyonun orta vadeli eğilimini etkileyen gelişmeleri analiz etmeye devam edeceğiz. Bankamız fiyat istikrarına giden yolda üzerine düşeni bundan sonra da yerine getirecek.
Bono faizi yüzde 14.64’e yükseldi
BONO piyasasında da dün yükseliş hakim oldu. Satışlarla 9 Nisan gösterge bono bileşik faizi yüzde 14.64 seviyesine kadar yükseldi. Özellikle yabancı bankaların "ağırlığınızı azaltın" açıklamaları ve Maliye’nin "inceleme krizi" bono faizini de kritik noktalara taşıdı. Bono faizinin repo faizi ile karşılaştırıldığında getirisinin azalırken, yabancı yatırımcıların bono satıp, dolar almaya devam etti. Öte yandan ABD 10 yıllık faizlerinin yüzde 5.18’e kadar çıkması Türk Eurobondlarına satış getirdi. 2030 vadeli Eurobondlar 147 dolara kadar gevşedi.
Cumhuriyet altını 235 YTL’yi gördü
ALTIN fiyatlarındaki yükseliş dün de sürerken, Cumhuriyet altını son çeyrek yüzyılın en yüksek düzeyi olan 235 YTL’den işlem gördü. Böylece yılbaşından bugüne Cumhuriyet altınının getirisi yüzde 56’ya ulaştı. Uluslararası piyasada önceki güne göre gerileyen altının ons fiyatı ise 716 dolar oldu.
13.05.06
Milliyet
'Kur'a piyasa müdahalesi
Dün adeta hücuma uğrayan dolar, YTL karşısında yüzde 3.6 değer kazanarak 1.4140 ile son 1.5 yılın zirvesine çıktı
Türkiye'nin getirisi ve riski arasındaki dengenin bozulması, piyasalarda panik havası estirdi. Piyasalar uzun bir aradan bu yana en türbülanslı gününü yaşadı. Dolardaki artış bir nevi devalüasyon olarak nitelendirildi. YTL karşısında dolar yüzde 3.6, euro da yüzde 4.6 değer kazandı.
Yerli ve yabancı bankalardan dolara yoğun talep olurken, hafta boyunca yaklaşık 2.5 - 3 milyar dolarlık döviz alımı yapıldı. Merkez Bankası'nın gelişmeleri yakından takip ettiğini açıklaması da piyasaları sakinleştirmedi.
Yatırımcıların bono ve hisse satıp dolara yönelmesi, doları bankalararası piyasada dün bir ara 1.4210'a kadar yükselterek son 17 ayın en yüksek seviyesine çıkardı. Ancak dolar öğleden sonra 1.4050 düzeyinde dengelendi. Önceki gün bankalararası piyasada 1.3700 düzeyinde kapanan dolar, bir günde yüzde 3.6, bir haftada da yüzde 8'e yakın değer kazandı. Dolar kuru 29 Nisan 2005'te 1.4055 - 1.4065 düzeyindeydi.
Dolar serbest piyasada da 1.4140'tan kapandı. Önceki gün bu değer 1.3640'tı.
'Yabancı çıkışı sürer'
Deutsche Bank, yabancı yatırımcının Türkiye'den çıkışının bir süre daha devam edebileceğini öngördü. Bankanın analizinde enflasyon, para politikası, iç ve dış siyasi iklimdeki değişimlerin piyasaları etkilemeye devam ettiği kaydedildi. Analizde, sosyal güvenlik reformunun, orta vadeli istikrar açısından önemli olduğu da vurgulandı.
DOLARI TETİKLEYEN 4 ETKEN
1 - Yüksek nisan enflasyonu
Nisanda TÜFE'nin yüzde 1.34 ve ÜFE'nin de yüzde 1.94 ile beklentilerin üzerinde gelmesi, yabancıların ilk etkilendiği gelişmelerden biri oldu. Uzun süredir düşük enflasyonlu ortama alışan yabancılar, Türkiye tercihlerini gözden geçirmeye başladılar.
2 - Artan cari açık korkusu
Cari açığın, martta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24.1 artışla 3 milyar 58 milyon dolara çıkması yabancıları endişelendirdi. 2005 yılı Ocak - Mart döneminde 6 milyar 195 milyon dolar olan cari açık, 2006'nın aynı döneminde 8 milyar 622 milyon dolara ulaştı.
3 - Sosyal güvenlik vetosu
IMF'nin ön koşullarından biri olan Sosyal Güvenlik Yasası'nın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmesi yabancıları korkuttu. Yabancı yatırım bankaları Türkiye'ye dönük tercihlerini değiştirdiklerini açıklamaya başladı.
4 - FED'in faiz artırımı endişesi
Dünya piyasalarını olduğu gibi Türkiye'yi de yakından ilgilendiren FED'in faiz politikası, yabancıların yatırım tercihlerini değiştirdi. FED, faizleri en son yüzde 5'e çıkardı ve faiz artışına devam edeceği yönünde güçlü sinyaller verdi.
14 Mayıs 2006
Hürriyet
Kur 7 yıl daha dalgalanacak
Bakanlar Kurulu, 2007-2013 yılları arasında uygulanacak olan 9’uncu Kalkınma Planı Stratejisi’ni onayladı. Resmi Gazete’de de yayımlanan strateji, 7 yıllık yeni plan döneminde de dalgalı döviz kuru uygulamasına devam edilmesini öngörüyor.
AB UYUM SÜRECİ: 9’uncu Kalkınma Planı, "istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye" vizyonu ile hazırlanacak.
MALİ DİSİPLİN: İlk kez yedi yıl olarak uygulanacak olan plan döneminde, kamu borç stokunun milli gelire oranını düşürme sürecini devam ettirecek şekilde mali disipline uyulacak. Bu amaçla, gelirler politikası enflasyonla uyumlu bir şekilde uygulanacak.
SÜRDÜRÜLEBİLİR AÇIK: Fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik açık enflasyon hedeflemesi politikasına, dalgalı kur rejimi uygulamasına devam edilecek. Sürdürülebilir ve sağlam kaynaklarla finanse edilen bir cari açık için, yapısal reformların devam ettirilecek.
İYİ İŞLEYEN YARGI: İyi işleyen bir yargı sistemi oluşturulacak. İzin, onay ve işlemlerle ilgili bürokrasi azaltılacak. AB kuralları ile uyumlu bir devlet yardımları politikası uygulanacak. Bilgi ve iletişim teknolojilerinden büyük ölçüde yararlanılacak.
BİLGİ ÇAĞI İNSANI: Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik, özgürlükçü, milli ve manevi değerleri özümsemiş, çağdaş uygarlığa katkıda bulunabilen, bilim ve teknoloji üretimine yatkın üretken bilgi çağı insanı yetiştirilecek. Yoksulluk ve sosyal dışlanmaya maruz veya bu risk altında olan birey ve grupların ekonomik ve sosyal hayatta yer almaları sağlanacak ve yaşam kaliteleri yükseltilecek.
23 Mayıs 2006
Hürriyet
SOKAKTAKİ İŞSİZ SAYISI 6 MİLYONU GEÇTİ
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yüzde 11.9 olarak açıklandığı işsizlik oranına, iş bulmaktan umudunu kesenler, geçici işlerde çalışanlar ve mevsimlik çalışanlarda eklenince yüzde 23’e kadar çıkıyor. Sokktaki işsiz sayısı da 6 milyon 166 bin olarak hesaplandı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) çeşitli uluslararası standartlara göre yaptığı sınıflamada, özellikle işsiz olduğu halde iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramayan, ancak iş bulsa hemen çalışabilecek durumda olanlar işgücüne ve dolayısıyla işsiz sayısına dahil edilmiyor. Ayrıca, mevsimlik çalıştığı için o mevsimde işi olmayanlar da işgücüne ve işsizler arasına alınmıyor. Eksik istihdam olarak nitelendirilen, bir işte çok kısa süreli çalışan ve daha fazla çalışabilecek durumda olanlarla, gerçek mesleğinde çalışmadığı için iş arayanlar ise işgücüne dahil edildiği halde işsiz kabul edilmiyor.
TÜİK'in Ocak, Şubat Mart dönemini kapsayan şubat ayı hanehalkı işgücü anketine göre Türkiye'de 2 milyon 488 bin kişi iş bulmaktan umudunu kestiği için işgücüne dahil edilmedi. Mevsimlik çalışanlardan 882 bin kişi de işgücüne ve işsizler arasına alınmadı. TÜİK'in bu nedenlerle işsiz ordusuna dahil etmediği "işsizlerin" sayısı 3 milyon 370 bin kişiyi buluyor. Bunlar da dahil edildiğinde resmi olarak 2 milyon 796 bin kişi olarak açıklanan işsiz sayısı 6 milyon 166 bin kişiye yükseliyor.
Söz konusu kişiler iş gücüne dahil edildiğinde ise Türkiye'deki toplam işgücü 26 milyon 770 bin kişiye ulaşıyor. TÜİK tarafından yüzde 11.9 olarak açıklanan işsizlik oranı yüzde 23'e yükseliyor.
GEÇEN YIL YÜZDE 21.3 DÜZEYİNDEYDİ
Geçen yılın aynı döneminde ise Türkiye'de yüzde 11.7 olarak açıklanan işsizlik oranı yüzde 21.3 düzeyinde hesaplanmıştı. Geçen yılın şubat dönemi itibariyle TÜİK'in 2 milyon 750 bin kişi olarak belirlediği işsiz sayısı 2 milyon 882 bini bulan mevsimlik çalışanlarla iş bulmaktan umudunu kestiği için işgücüne dahil edilmeyenler de eklendiğinde 5 milyon 632 bin kişi olarak belirlenmişti.